1959’da Istanbul’da doğdu. Fransız Kız Lisesi Saint Benoit ve İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümünü bitirdi. Bu arada resim yaptı. Milwaukee State University’de master yaptı. Bu arada resim yaptı. İstanbul Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalında Medical PhDsini tamamladı. Bu arada resim yaptı. Aynı bölümde 12 yıl araştırmacı ve öğretim görevlisi olarak çalıştı. Bu arada resim yaptı. 1991 de istifa etti. 1993 yılında iki profesör meslektaşı ile EEG biofeedback laboratuarını (EGL) kurdu. Bu arada resim yaptı. 2005 de mesleğini tamamen bıraktı, laboratuarını devretti ve sadece resimle uğraşmaya başladı.
Üniversitede çalıştığı yıllar boyunca Prof. Süheyl Ünver atölyesinde Gülbin Meserra ve ekibinden tezhib ve minyatür dersleri aldı. Bu arada resim yaptı. Osmanlı tezhip sanatını kendi hayalleri ve yorumuyla birleştirerek kendi oluşturduğu bir teknikle çalışmalarına devam etti.
İstanbul’da 3 kişisel sergi açtı ve 25 karma sergiye katıldı.
Hakkımda yazılmış bir yazı:
Ayşe Kazancıgil Döler, bize bugüne kadar dizayn edilmemiş bir resim tarzı sunuyor. Bunu hiçbir sanat tarihçisi ve eleştirmeni sınıflandıramaz. Aslında, dikkat edilirse bu tarz, sanatçının eklektik bir resim yaklaşımıdır. Geleneksel Türk resim ve desen sanatları –tezhip, minyatür- eğitimi alan sanatçı zeminini iki boyutlu resim üzerine kurmuş. Resimlerde Batılı anlamda perspektif yok. Bu eğitim ve sanatçının kişisel eğilimleri onu, Asya resim sanatlarının geleneksel iki boyutlu çerçevesinden etkilenmeye itmiş görünüyor. Genel sanatsal kültür vizyonunun geniş olduğunu bildiğimiz sanatçı, geniş Asya hatta Okyanusya sahasından oldukça beslenmiş görünüyor.
Sanatçının eserlerinde Türk, Hint, Çin, Nepal, Tibet, Japon, Moğol, Güneydoğu Asya, Çin, Avustralya ve çevresi Aborjin kültürü dahil pek çok yansıma mevcut. Hint, Moğol, İran, Türk minyatürleri ile Aborjin tahta üzeri resimleri, hatta Budist ruloları bu eserlerde göz kırpar gibi seyredene… Asya kökenli iki boyutlu resim üzerine kurulu bu tarz, Asya sanatının sabırla ve sonsuz zamanda yapılmış izlenimini veren ve de bu özelliklerden enerji alan aşırı titiz detaycılığını sunarak izleyeni hayran ediyor.
İzlenimlerimiz Asya ile sınırlı değil tabi ki… Layıkıyla Cumhuriyet aydını bir aileden gelen ve Batılı eğitimi olan sanatçının özgür ve cesaretli yönelimi, resimlerinde Batılı anlamda bir “naif resim” damgası oluşturuyor. “Naif”liği sağlayan, sanatçımızın özgürlüğü, cesareti, serbestliği olduğu kadar modern resim sanatı eğitimi almamış olmasındandır aynı zamanda… Figürleri kuralsızca distorsiyone etmesi, adeta sapıttırması, simetriyi alt üst etmesi de bazen absürditeye kaçan naif unsurları oluşturur. Spontan –kendiliğinden- eser üretmek sanatçının asıl hüneridir. Önceden bir zihinsel tasarımı olmadan, kalem ve boyalarla işe başlayan sanatçı resmederken zihninin onu götürdüğü yere gidiyor. Eline kalem aldığında, ne yapacağını sorarsanız “ben de bilmiyorum, bakıcaz” diyor!!!! Bu haliyle, kesinlikle “kalemi aldığı anda” sanatsal özgürlük anlamında Asyalı birikim zemininden kopuyor, tam bir Avrupalı oluyor sanatçımız…. Böylelikle, Batılı cesaret ve enerji ile Doğu ruhunu şaşırtıcı şekilde sentezliyor…
Ayşe Kazancıgil Döler, renk seçimlerinde de adeta dünyayı ve bütün kültürleri boyalarıyla birleştirmek ister görünümdedir. Hiçbir renk ve ton ziyan olmamalıdır ona göre…. Renkler ve detaylar, onun ruh gölgeleri gibidir. Kalem ve pastelleriyle sevişerek resim yapması, onun resimlerindeki detay aşkını açıklayabilir…
Sonuç şunu gösteriyor ki, herkes –dünyanın neresinden olursa olsun- bu sanatçının eserlerinde kendinden bir şey görür…..
Dr. Murat Huten